28 Ekim 2012 Pazar

GIA

Gia
1998


















"Yaşlanmaya fırsat bulamayan ölen bir güzel daha..."

Amerika'nın ilk süper top modeli Gia Marie Carangi'nin hayatını anlatan bir yapım. AIDS'ten öldüğünde hayatının baharında olan Gia , bana James Dean'in kadın figurü gibi geldi. Tek farkı onun ihtiyacı olan sadece sevgi idi.Neredeyse sevgiyi dileniyordu.



Lezbiyen olan Gia'nın hayatındaki tek aşk Sandy'dir. Sarı güller, Sandy ile bütünleşir.Ancak Sandy bile onu kokainden kurtaramaz. Aids'den ölen ilk ünlü kadındır. Keşke sadece ilk top model unvanı kalsaydı...








Angelina Jolie'nin gençlik yıllarında çevirdiği bir film. Erkeksi tavırları ve lezbiyen duruşu ile çok başarılı. Jolie , sıkıcı olabilecek bir konuyu taptaze kılmış.Ayrıca Jolie hiç bu kadar güzel izlememiştim. Rolündeki tüm çılgınlıklara rağmen, masum ve dupduru.










Aile içinde seyredilmeyecek bir yapım olup, psikolojinize göre de kaldıramayabilirsiniz.Yine de iyi seyirler.





THE BEAVER


KUKLA

2012




"Bir kuklayı canlandırabilirsiniz . 
peki kukla size can verirse..."

İletişim problemli bir yönetici olan Walter, kunduz kuklasını hayatına soktuktan sonra herşey değişir. Kuklayı etrafındaki herkes sorgulasa da , Walter'ın hayatında yarattığı etkiden herkes memnun. Artık Walter konuşuyor, yaratıyor ve hatta sevişiyor. Ancak bunları yapan kunduz mu Walter mı??? İşte kafa karıştıran, sorgulayan ve canınızı yakan bir film Beaver.


Kalabalıkların ortasındaki bir yanlızlıktan bahsederim hep. Öyle ki yalnızlığınızı terk etmek için başka biri olmak zorunda kalıyorsunuz.Herkesin sevebileceği bir başka biri oluyorsunuz . Walter ise Beaver ile başka biri oluyor. Aslında istenen koca, baba ve işadamı oluyor.

Daha önce seyrettiğim tüm şizofren filmlerden farklı. Yağmur Adam'daki Raymond kadar  matemetik zekası olmayabilir yada Siyah Kuğu'daki Nina kadar obsessif değil hatta Zindanlar adasındaki Teddy kadar da karizmatik değil. Walter Black'in sizinde bildiğiniz bir yalnızlığı var. Bunu da kişilik bölünmesi ile değiştiriyor.


Oyunculuklar muhteşem.Mel Gibson, öyle bir performansta ki oynamıyor, yaşıyor.Jodi foster ise her zmaanki gibi çok iyi. Ama rolü gereği daha arka planda. Büyük oğlan Riley Thomas Stewart ise ışık var.Daha sonra çokça izleyeceğime eminim.



Bu sene izlediğim en iyi film benim için.Ancak diğer yorumlara ve vizyonda kalışına bakılırsa filmi beğenen azınlık gruptayım.Vizyon filmi tutkunu iseniz seyretmeyin derim.Size göre değil.İyi seyirler.







27 Ekim 2012 Cumartesi

ROCK OF AGES


Rock of Ages
2012





Rock 'n Roll, seks ve alkol....Bu üçlü'yü tek bir yerde bulacaksınız.Orası da Sunset Strip. Barını rock ile yaşatan Dupree'nin karşısında kapanmasını isteyen muhafazakar bir grup bulunmaktadır.Öyle bir grup ki hem müziği seven hem de müziğe savaş açmış durumda olarak tam bir çelişkinin içindeler. Bu savaşın dışında filizlenen bir aşk hikayesi de var. Klasikleşen Hollywood rüyasındaki genç kızımız hem aşkı hem de müzik kariyerini bu barda bulacaktır.


Film bir Fame kıvamında da olmasa da sanatçıların performansları ile başarılı. Özellikle Tom Cruise. Seslendirdiği tüm şarkılar çok iyi.4 oktavlık sesinden haberimiz yokmuş.Bana göre döktürmüş diyebilirim.Çok ama çok başarılı.




Tom Cruise haricinde Catherine Zeta Jones ve Alec Baldwin'in de oyuculuklarına diyecek yok.






Ancak başroldeki Julianne Hough ve Diego Boneta'nın birbirlerine kimyaları uymamış,Zorlama bir çift gibi duruyorlar.Hairspray gibi başarılı bir müzikal yapımcılığında imzası bulunan Adam Shankman bu sefer işi kotaramamış diyebilirim. 80'lerdeki rock müziklerini seviyorsanız izleyin ancak fazla birşey beklemeyin derim.








26 Ekim 2012 Cuma

Seeking for a Friend for the End of the World


İlk ve Son Aşkım

2012



Yaşayacağınız 2 haftanız olduğunu bilseniz ne yapardınız? İstifa mı ederdiniz? Yoksa eşinizi mi  terk ederdiniz?Peki aşık olma ihtimaliniz var mı? Aslında dünyadaki herkesin son günleri ise kimsenin,birbiri ile tanışma lüksü yoktur. Çünkü o sırada ölmeden önce yapmak istediklerinizle meşgulsünüzdür.



Filmde bir asteroidin dünyaya çarpmasına sadece iki hafta kaldığı açıklanıp, kara mizaha bağlanıyor. Nasıl mı? Bazısı ailesi ile son yemeğini tertipliyor, bazısı yağmacı oluyor, bazısı ise ucu açık partiler düzenliyor. Dodge ise fazla normal duruşundan alt komşusu Penny ile rayından sapıyor.Ne sapmak ama. Her ikisi de ölmeden önce yapmak istediklerine doğru beraber yol alıyorlar.Ancak bu yolculukta çoğu kararları değişiyor. Öyle ki muhteşem(!) son hariç gayet güzeldi.




Gelelim afişinde birbirine bir türlü yakıştıramadığım ikiliye. Keira, dış görüntüsü ile gayet süssüz ve tüm çılgın hali ile bana göre yine de tamamen sade...İronik şekilde sakin olan Steve ise çok monoton,sıkıcı. Her ikisinin oldukça sakin olması da filmin içine girmenizi engelliyor.Hiçbir şaşırtıcı veya heyecan verici bir hareket olmuyor.O kadar hareketsiz ki filmin başından sonuna kadar yer alan köpeğin hiçbir olayı yok.




Kısacası, filmi izlemediyseniz hiçbir şey kaybetmediniz.Seyrettiyseniz ise geçmiş olsun 101 dakikanıza.