12 Şubat 2012 Pazar

Perfect Sense (Yeryüzündeki Son Aşk)





Sahip olduklarımız elimizden alındığında ne hissedersiniz? Bir de geri gelmeyeceğini,yerine konmayacağını veya iyileşmediğinizi bilseniz. Peki ya bu kaybettiklerinize her geçen gün yenisi eklense,hayatta kalmanız için size ne lazım ?

Filme ilk başladığımda,son moda virüslü kıyamet filmlerinden biri diye düşünmüştüm ve sıkılmaya başladım. Takii aralarda verilen bilgilendirmeler ilgimi çekene kadar.Merakımı cezbettirdi.Önce kokuyu kaybettiler.Düşündüğümde en sakin başlangıç bana göre.Bu kaybı hissettirmemek için daha tatlı,daha baharatlı ya da daha tuzlu yemekler servis edilerek durum çözümlendi.Ancak 2.kayba kadar. 




Kokudaki eksikliği tat alma ile telafi ederken, tolere etme durumu ortadan kalktı bir anda.Tat alma duyusunun kaybı ile birden görsel bir vahşet söz konusu oldu.Yediklerini seyretmek bile mide bulandırıcı.Keyif için yenen o yemekler birden tüm sinirler bozdu ve isyan eder gibi saldırıya dönüştü. Bu sefer hem kokmayan hem de tadını alamadıkları yemekler için zevk alma konusunu seslerine bağladılar. Çıtır çıtır veya kıtır kıtır seslerle gülümsediler ve sakinleştiler.


Ancak 3.kayıpta çaresizlik baş gösterdi. Koklayamadıklarında yerine tat almayı koydukları,tat alamadıklarında renklendirdikleri ve duyamadıklarında işaret dili seçmeleri ile yani hayatta kalma azimlerine rağmen karanlığa gömüldüklerinde yani görmeyi kaybettiklerinde filmin ana mesajını veriyor.




Tüm bu kayıplar yemekler üzerinden gösterilse bile asıl konu aşkta.Ancak nedense filmin en zayıf yeri burası..Tenini koklayamadığı için üzülen bir adam ve yine sevdigini söylememesi gibi kısımlar üstünkörü geçilmiş.



Filmi seyretmeden önce asla özetini okumayınız. Filmi tarif etmesi bir yana,vazgeçmenize sebep olabilir.Bana göre, konu ilgi çekici,mesajlar özel ancak nedense bu filmde içinize sizi alamayan bir durum var.Daha önceden seyrettiğim körlük "blindless" filminin bir üst seviyesi diyebilirim. Son olarak bizimkilerin film isim çevirilerine aldanmayın.İyi seyirler...