23 Ekim 2011 Pazar

Yepyeni Bir Hayat- A Brand New Life (2009)




Bazen olayların gidişatını değiştiremeyiz ve içimizdeki öfke kocaman dalga dalga olur, köpürür....O öfke aslında içimizdeki acının başka bir şeklidir.  Ağlayamayız , Gülemeyiz, Konuşamayız... Sürekli bir yumruk boğazınızda. Ölsem daha iyi bile dersiniz.


Küçük Jin-hee’nin öfkesi yaşına göre kocaman. Oysa ki filmin başındaki kocaman gülümsemesi, içinizi ısıtacak cinstendi. Babasına duyduğu sevgi size bile değiyor. O kadar ki elveda etmeden demeden giden babasına laf söyletmiyor, söylemiyor. O kadar suskun ki... Ama her şeyi gözleri anlatıyor. Umutla babasının geri döneceğini inanarak kimseyle konuşmuyor, yemek yemiyor hatta kıyafetlerini bile değişmiyor. Kendisi gibi inatçı olan büyük arkadaşı ile tekrar yumuşuyor, rahatlıyor. Onu da kaybettiğinde yaralı bir kuş gibi kolu kanadı kırılıyor. O kadar ki ölmek istiyor. Onun bu teslim oluşuna siz bile ağlarken, onun gözyaşını dahi görmüyorsunuz.


Filmin adına inat yepyeni hayata dair ne umut ne de hayal var. Tüm film boyunca eskiye duyulan özlem var. Filmin hem yönetmeni hem de senaristi olan Ounie Lecomte, kendi çocukluğundan esinlenerek çektiği ilk uzun metrajlı filmi....Oldukça sade ve duygu sömürüsünden uzak. Festival filmi ağır gelir diye düşünmeden mutlaka izleyin ve izlettirin. İyi seyirler.